Kent konseyleri üzerine düşünceler: Karanlık odadaki fili anlamak

Bir adam, hayatlarında hiç fil görmemiş insanların yaşadığı bir köye bir fil getirmiş ve karanlık bir ahıra koymuş. Ertesi gün, fili köylülere göstermeyi planlıyormuş. Ama meraklı birkaç kişi hayvanı hemen görmek istemiş ve ahıra girmişler. Ancak ahır o kadar karanlıkmış ki, fil gözle görülemiyor. Adamlardan hiçbiri de yanlarında mum getirmeyi akıl edememiş ve gidip almaya üşenmişler. Göz gözü görmeyecek kadar karanlık ahırda, file ellerini sürerek onu tanımaya çalışmışlar. Birinin eli filin hortumuna dokunmuş ve  “fil büyük bir hortum gibi’’ demiş. “Bir diğerinin eli filin kulağına denk gelmiş, o da “fil büyük bir yelpaze gibi,” demiş, Bir diğerinin eli bacağına denk gelmiş, o da ‘’ fil direk gibi bir şey’’ demiş… (Mesnevi/Mevlana)

Bu insanların fil tarifleri, dokunabildikleri yerle ilgili algılarına dayandığı için birbirinden farklıdır. Doğruluk payı var ama bütünü tanımlayamaz Ve her biri, filin kendi deneyimleriyle algıladığı şey olduğunda iddialı olduklarından sözleri de buluşmamaktadır. Eğer orada bir ışık olsaydı, fili görerek konuşabilselerdi ortak bir tanım oluşturabilirlerdi.

2000’li yılarda hayatımıza giren kent konseyleri de çok büyük bir çoğunluk için halen karanlıktaki fil gibi duruyor. Siyaset bilimcilerin sürdürdüğü tartışmalar ışığında yerel demokrasinin gelişmesi amacıyla tasarlanmış olan kent konseylerinden; “katılımcılığı özendiren”, “kentin ve kentlinin hak ve hukukunun korunmasını sağlayan”, “paydaşları bir araya getiren” çok aktörlü yapılar olarak faaliyet göstermesi beklenmektedir. Gelişen bu demokrasi anlayışı aşina olmadığımız yeni kavramları ve iş yapma biçimlerini de beraberinde getirmektedir.

‘’Demokrasi içindeki insanların izleyici değil oyuncu olduğu sistemdir.’’ 

(Noam Chomsky)

Bugüne kadar öğrendiğimiz ve alıştığımız temsili çoğunluk demokrasisi yerini katılımcı çoğulcu demokrasiye bırakmıştır. Günümüz dünya gerçekliğinde ağırlık kazanan görüş; ‘’Bir cumhuriyetin tam demokratik cumhuriyet olabilmesi için, gönüllü birlikteliklerle bir arada bulunan o ülke halklarının tüm kesimlerinin, çoğulcu özgür iradeleri ile katılımcı olarak yönetim ve denetim süreçlerine doğrudan katıldığı, demokrasiyi tüm sivil kurum, kuruluş ve kadroları ile var ettiği ve çok kimlikli, değişik inançlı ve çeşitli kültürlerin bir mozaik oluşturacak şekilde bir arada yaşamasına olanak veren bir devlet yapılanmasının gerçekleştirilmesi gerektiği yönündedir.’ ( tr.wikipedia.org / Demokrasi)

Toplumsal ve sosyolojik gerçeklerin gerekli kıldığı dönüşümler için işlevini yitirmiş demokrasi ezberlerimizden kurtulmalıyız. Kültürel ve siyasal dönüşümlerin yerelde gerçekleşmesinin daha mümkün olduğu kabul gören bir düşüncedir. Bu konu ile ilgili tüm dünyada fikirler ve yöntemler geliştirilmektedir. Kent konseyleri de bu düşüncenin ürünüdür.

Yerel demokrasinin geliştirilmesi için 5393 belediye kanunun 76. Maddesinde;  “kent konseyi, kent yaşamında; kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap verme ve sorma, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye” çalışacaktır der.

Kent konseyleri yönetmeliğinde de ifade edilen şeffaflık, çoğulculuk, ortak akıl, eşitlik, katılım gibi kavramların uygulama yöntemlerini anlamaya ve pratik yapmaya ihtiyaç var. Kent konseyleri, gelişmiş demokrasi araçlarını anlamak ve kullanma pratiği edinmek için aynı zamanda bir uygulama okulu olarak görülmeli. Konsey bünyesinde yapılacak tüm çalışmalar organize edilirken, dikey hiyerarşiden uzak, şeffaflık, katılımcılık, çoğulculuk, ortak akıl gibi ilkelere alan açarak faaliyetler gerçekleştirildiğinde topluma da katılımcılık örnekleri sunulmuş olur. Toplumsal dönüşümün sağlanması için bu araçları anlamaya ve pratiğin yaygınlaşmasına ihtiyaç var.

Kent konseyleri bileşenlerinin çoğunluğu sivil toplum kuruluşlarıdır (STK) ve kent konseyleri yürütme kurulunda sivil toplum temsilcileri çoğunluktadır. Bu nedenle gelişmiş demokrasi kavram ve yöntemlerini STK’ların sahiplenmeleri ve bu ilkeleri kendi bünyelerinde de hayata geçirme çabaları çok önemlidir. Elbette STK ve kent konseylerinde gerçekleştirilen her çalışma değerlidir. Ancak kent konseylerinin varlık sebebi olan gelişmiş demokrasinin yöntemleri kullanılmadığında bireysel ve toplumsal olarak bu ilkeleri özümsemek mümkün olamayacak ve de kent konseylerinin yerelde demokrasinin gelişmesine katkı sunması olanaksızlaşacaktır. Üstelik yaşadığımız dar ve sıkıntı yaratan demokrasi anlayışının sürdürülmesine de hizmet adilmiş olunur. Yönetilmeyi değil yönetişimi önemsiyorsak eğer, yönetişim ilkeleriyle çalışan kent konseylerini gerçekleştirmeye mecburuz.

 Ne yazık ki, tüm ülkede olduğu gibi ilimizde de kent konseylerinin çalışmalarını gelişmiş demokrasi araçlarını kullanılarak sürdüremediği gözlenmektedir. Çokça şikâyetçi olunmasına rağmen belki zihinsel ve pratik alışkanlıklar sebebiyle veya yeni yöntemlere adapte olmak zor geldiğinden, âdemi merkeziyetçi yöntemlerle yol alındığı bir gerçektir. Anti-demokratik uygulamalara sık rastlanmakta hatta bazı uygulamalar adli dava konusu dahi olmaktadır. Elbette kent konseyleri yönetmeliğindeki boşluk ve eksiklikler de demokratik olmayan yöntemlere olanak sağlamaktadır. Bu sebeple kent konseylerini en geniş anlayışla hayata geçirmeye çalışırken, sistemin dayattığı olumsuzluklardan kaynaklanan anti-demokratik tutumları engellemek için de mücadele etmek önemli görünüyor.

Yerel demokrasinin gelişmesi için kent konseyleri bir alan açıyor. Ama öncelikle karanlıktaki file aydınlıkta birlikte bakarak, algılarımızı birbirimize anlatarak ve birbirimizin algısını anlamaya çalışarak ortaklaşmaya ihtiyaç var. Kent konseylerinin işlevi üzerine kent konseyi bileşenlerinin birlikte düşünmeye ve uzlaşmaya ihtiyacı var. Mevcut demokrasi anlayışını korumak değil dönüştürmek için katılımcılığı etkin kılmak fikrinde uzlaşmak önemli görünüyor.

Ancak o zaman yerel demokrasinin gelişmesine katkı mümkün olabilir.

Paylaş

İlgili Yazılar